Doğal YaşamDoğal Beslenmedoğal gıdaDoğal TarımDoğal Yaşam BahçesiGenelHamiyet BayramYazarlar

Doğal Yaşam Nedir? – Bir Yaşam Felsefesi

Doğanın ihtişamına karşı tevazu ve sadelik

Doğal yaşam, toprakla ve doğayla uyum içinde yaşamaktır. Doğal ürünler kullanma konusunda bilinçli seçimler yapmak anlamına gelir. Hayata gerçekten bağlı hissetmek, sağlığınızı iyileştirmek ve sürdürülebilir bir şekilde yaşamak için doğayla bağlantılı yaşamak ve dünyanın doğal ritimlerini takip etmekle ilgilidir.

Ne var ki, hepimizin haliyle gerçek anlamda doğanın içinde yaşama şansımız yok. Hepimizin dağlarda, ormanlarda arazisi ya da yaşam kurma olanağı yok. O nedenle  bu konuda derdi olanlar doğal yaşam anlayışını köyde, şehirde yaşarken de olabildiğince kurmaya çalışıyor. Bu da anlaşılır bir şey.

Bu konuyu daha önce Mehmet Tülüce’nin kendi deneyimlerini aktardığı Doğal Yaşam Felsefesi yazısında işlemiştik. Ben bu yazıda bu yaklaşımın, tabii ki bizim keşfimiz olmadığını, insanların her şeye rağmen özüne, doğaya ve ruhunun çağrısına kulak verme arzusunun yeni olmadığını göstermeye çalışıyorum.

– Hamiyet Bayram

Doğal Yaşam Felsefesi – Abartısız, sade, doğal yaşam

Doğal Tarım, bir tarım yapma tekniğinden çok ruhani bir felsefe temelidir.

Doğayı hayatımıza geri getirmek

Özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan itibaren bu son derece teknolojik hale gelen toplumda tarım çoğu insanın hayatından kopuk durumda. Doğayı hayatımıza geri getirmek gerekiyor. İnsanlık doğa olmadan yaşayamaz ama doğa insan olmadan var olur. Tarım, teknolojinin yardımı olmadan yaşamamızı sağlar. Hayatımızı sürdüren şey doğadır.

Doğayı ve tarımı hayatlarımıza geri getirmek insanlığın sürdürülebilirliği için şart.

Mu Felsefesi – Hiçlik teorisi

Doğal Tarım’ın kurucusu Masanobu Fukuoka’nın takip ettiği yaşam felsefesidir. Fukuoka, hem 1975’te yayınladığı Ekin Sapı Devrimi hem de Doğal Tarımın Yolu kitaplarında bu dünya anlayışından çokça söz eder.

Mu felsefesi öz olarak “İnsan bilgisinin boşunalığı-işe yaramazlığı” felsefesidir ve doğaya, doğanın bilgeliğine bir övgüdür.

Fukoka’nın doğal tarım yöntemi bilimin mutlak reddiyle başlar.

“Doğal, hiçbir şey yapmayın tarımı” yoluyla insanlığın biliminin kusurlu ve gereksiz olduğunu gösterir.

Kitabında: “Çalışmam, geleneksel tarım teknolojilerinin reddiyle başladı. Bilimi ve teknolojiyi kesinlikle reddediyorum. Görüşüm, günümüz bilim ve teknolojisini destekleyen batı felsefesinin reddine dayanır.” der.

Batının bilim ve düşünce tarzına karşı durur. Doğanın insanlığın yararına olduğunu söyleyen batılı düşünce tarzını değil doğanın parçası olduğumuzu ifade eden doğu düşüncesine değer verir.

Mümkün olduğunca az insan müdahalesiyle tarımı savunan Fukuoka, insan ve çevrenin bir bütün olduğunu ve insanlar yiyeceklerini mevsiminde yediklerinde ve ürünlerini yaşadıkları topraklarda yetiştirdiklerinde vücutlarının sağlıklı ve çevreyle uyumlu olduğunu ifade eder.

Felsefede Mu nedir?

Fukuoka, doğal tarımın, Mu ya da hiçlik felsefesine dayanan bir anlamda Budist bir tarım yöntemi olduğunu söylüyor. Kendi kendine yeten tarım uygulamalarını hatırlatan Fukuoka, bu yasayı “Her Şeyin Bire Döndüğü Dharmik Yasası” olarak adlandırıyor.

mu sembol doğal yaşam hiçlik felsefesi
Bu sembol, Zen Budizmi felsefesinde anahtar bir terim olan mu veya “hiçlik”tir. Bu, evet/hayır veya olumlu/olumsuz gibi ikilemlere bir alternatif olarak anlaşılmaktadır. Mu, terimi kelimenin tam anlamıyla “sınırsız” anlamına gelir.

“Çiftçilerin yaşam gıdasını üretmediği, yalnızca doğanın yoktan bir şey yaratma kapasitesine sahip olduğu ve çiftçilerin yalnızca onun yardımcıları olarak çalışabileceği” düşüncesini uygular.

Ekin Sapı Devrimi

1913’te doğup 2008’de ölen Fukuoka, tarımı Budist Mu kavramına (“yok” veya “hiçlik” olarak çevrilebilir) bağlayan ilk kişilerden biriydi; bu sayede tarlalar yetiştiricinin herhangi bir müdahalesi olmadan mümkün olduğu kadar doğal bir şekilde yönetiliyor.: “doğal tarım” veya “hiçbir şey yapma tarımı”.

fukuoka dogal tarim dogal yasam yolu felsefesi
Fukuoka kulübelerden birinde çay yapıyor. – An’da oluşun huzuru. Respect!

Doğal tarım, Fukuoka’nın, Doğa Ana’nın mükemmel bilgeliğinden farklı olarak insanın bilgisinin sınırlı olması nedeniyle insan çabalarının tarıma zararlı olduğu inancından kaynaklanmaktadır.

“Doğal tarım, insan müdahalesinden uzak bir doğaya dayanır. Doğayı, insan bilgisi ve eyleminin yol açtığı yıkımdan kurtarmaya ve Tanrı’dan ayrılmış bir insanlığı yeniden diriltmeye çalışır.”

Doğal tarım da böylece insan müdahalesinin en az olduğu dört ana prensibe dayanmaktadır: ekim yok, gübre yok, yabani ot temizliği yok ve böcek ilacı yok.

Fukuoka, insan etkisinden uzak doğanın her zaman ideal tarım ortamını yarattığına ve modern teknoloji kullanılarak yetiştirilenlerle karşılaştırılabilecek en iyi hasatları sağladığına kesinlikle inanıyor. Başarısı, verimsiz kırmızı topraklı dağı, birkaç yıl içinde kil bilyeleri ile – onları filizlenene kadar koruyan kil ile kaplı tohumları – dağıtarak yoğun bir meyve bahçesine dönüştürmesinde yatmaktadır.

Nihayetinde, bir şeyleri büyütme konusunda doğadan daha iyi bir şey yoktur.

fukuoka doğal yaşam yolu doğal tarım hamiyet bayram
Fukuoka turp ve hardal çiçeklerinin arasında duruyor. Ne dinginlik!

Masanobu şunu öne sürüyor: “‘Bilgi’ arttıkça, daha fazla bilgiye duyulan arzu da artıyor ve ardından insanlar daha da fazla bilgiye ulaşmalarına yardımcı olacak makineler icat etmek için çalışıyorlar.”

Bu anlayış bizi daha asalak bir büyümeye götüren mevcut dünyamızın aksine, doğal sistemlerle yeniden bütünleşmiş bir dünyaya götürür,

Fukuoka’nın yaşam anlayışı kendi kelimeleriyle şöyle:

“Doğa birdir. Başlangıç ​​noktası ya da varış noktası yoktur; yalnızca bitmeyen bir akış, her şeyin sürekli bir başkalaşımı vardır. Bunun bile var olmadığı söylenebilir. O halde doğanın gerçek özü “hiçliktir”. Gerçek başlangıç ​​noktası ve varış noktasının bulunacağı yer burasıdır. Doğayı temelimiz haline getirmek, “hiçten” başlamak ve bu çıkış noktasını da varış noktamız haline getirmektir; “Hiç”ten başlayıp “Hiç”e dönmek. Önümüzdeki koşulları doğrudan yeni iyileştirmelerin başlatılacağı bir platform haline getirmemeliyiz. Bunun yerine, kendimizi o andaki durumdan uzaklaştırmalı ve onu uzaktan gözlemleyerek Mu’nun bakış açısından Mu doğasına dönmeye çalışmalıyız. Bu çok zor görünebilir ama aynı zamanda çok kolay da görünebilir çünkü anlık gerçekliğin ötesindeki dünya aslında insanın gerçeklik farkındalığından önceki dünyadan başka bir şey değildir. Resmin tamamına uzaktan bakmak, küçük bir parçaya yakından bakmaktan daha iyi değildir çünkü her ikisi de ayrılmaz bir bütündür. Bu bölünmez ve ayrılmaz birlik, olduğu gibi anlaşılması gereken “hiçlik”tir. Mu’dan başlayıp Mu’ya dönmek doğal tarımdır.

Mu (İdeogram, çoğaltılamaz); hiçlik; varlığı ve yokluğu aşan mutlak durum; tüm varoluş Mu’dan doğar ve sonunda Mu’ya geri döner.”

Zen

doğal yaşam yolu lotus çiçeği hamiyet bayram

Sadelik ve doğanın bir parçası olduğunu kabul ederek doğayı hissederek yaşamını konumlandırmak doğu felsefesinin temellerindendir.

Zen, kelime anlamı olarak “huzurlu, sakin” demektir.

Budizmin bir kolu olan zen kişinin içsel doğasını, şefkati ve bilgeliği uyandırmak için düşüncelerin ötesinde evrenle bağlantıya geçilen anlardan oluşan meditasyona yoğunlaşır. Böylece Budha’nını yaptığı şekilde Aydınlanma’ya varılır. Bir prens olan Buddha yaşamın karşısına çıkardığı sorulara yanıt ararken bir balyan ağacının altında çok uzun süre meditasyon yapar ve insan acılarının sebebinin arzuları olduğunu ifade eder.

Benzer yaklaşımı Stoacılıkta da buluruz. Stoacılığın da özünde fazlalıklardan arınma, özüne dönme, sadeleşme hedefi vardır.

Zahitlik

doğal yaşam yolu hamiyet bayram minimalizm

Zühd kavramı sözlükte terk etmek ve yüz çevirmek gibi anlamlara gelirken tasavvufta dünyadan yüz çevirmek ve nefsi arzulara yönelik ilgi ve sevgiden kurtarmak manasında kullanılmaktadır.

isteksizlik, rağbetsizlik, aza kanaat, dünyaya ve maddî menfaate değer vermemek, çıkarcı, menfaatperest ve bencil olmamak, kalpte dünya ve çıkar kaygısı taşımamak, kanaatkâr olmak demektir.

“Elde olan dünyalığa sevinmemek ve elden çıkana üzülmemek, elde bulunmayan şeyin gönülde de bulunmamasıdır” şeklinde de tarif edilir.

“Ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim”

Zahid, dünyevi olana rağbet etmez. Baktığımızda insanların sıkıntıların özündeki en biricik nedenin, sınırsız arzular ve bunları elde edemediğinde oluşan huzursuzluk olduğunu görürüz. O nedenle isteksizlik, huzura açılan bir kapıdır adeta. Ki bunu Budha’nın anlayışında aynı şekilde görürüz: Acılarımızın nedeni arzularımızdır.

Epiktetos da aynı şeyi farklı kelimelerle söyler: “Çok şey istiyorsun, elde edemiyorsun, daha az iste.”

Dünyaya, maddeye ve menfaate değer vermeme, rağbet etmeme, kanaatkar olma, nefsi ve dünyevi arzuları terk etme, günahtan kaçınıp kendini ibadete vererek dünyadan el etek çekmedir zahitlik.

Eller atlas libas giyer / Şükür bize aba düştü – Kul Yusuf

Maslow ihtiyaçlar teorisi

Maslow ihtiyaçlar teorisi en altta fiziksel ihtiyaçların en üstte de kendini gerçekleştirme ihtiyacının olan beş katmanlı bir üçgendir. Maslow ihtiyaçlar piramidi olarak da bilinir. Bu katmanlar insanın temel ihtiyaçlarını tanımlar.

doğal yaşam felsefesi doğal tarım hamiyet bayram maslow ihtiyaçlar

  1. Fizyolojik ihtiyaçlar: Yemek, su, hava, uyku, cinsellik, sağlık, barınak, ısınma
  2. Güvenlik ihtiyacı: İş, aile, mülkiyet, ahlak, tehlikeden uzak olma
  3. Aidiyet: Sevgi/ait olma, arkadaşlık, aile, sosyal onay, sosyal etkileşim
  4. Saygınlık: Özsaygı, özgüven, başarı, itibar, özdeğer, beceri, şöhret, takdir
  5. Kendini gerçekleştirme: erdem, yaratıcılık, içtenlik, hakikat, önyargısızlık. Fiziksel, duygusal/ruhsal ve akılsal olarak kendini ifade etme olanaklarının olması

Maslow ihtiyaçlar teorisine göre;

  • İnsan ancak alt ihtiyacı karşılandığında üst ihtiyaçlarını tatmin etme arayışına girer
  • Bireyin kişilik gelişimi o an için baskın olan ihtiyaç kategorisinin niteliği belirler. Her ihtiyaç kategorisi bir kişilik gelişme düzeyine karşılık gelir
  • Bir kategori tamamlanmadan bir üst düzeydeki ihtiyaç kategorisine geçilemez
  • Kategoriler arasında dönem dönem geçişler olabilir ama baskın olan kategori bireyin gelişim kategorisini tanımlar.

Minimalizm

Minimalizm tüketimle ilgilidir, şeylerin üretimi ve üretim ilişkileri ile ilgilenmez.

Minimalizm, yalnızca hayatınıza (aynı zamanda önemsediğiniz insanların hayatlarına da) değer ve anlam katan şeylere sahip olmak ve gerisini ortadan kaldırmakla ilgilidir. Dağınıklığı ortadan kaldırmak ve zamanınızı ve enerjinizi kalan şeyler için kullanmakla ilgilidir. Hayatımızda yalnızca belli miktarda enerji, zaman ve mekan vardır.

Zen konsepti minimalizm anlayışında da vardır; Özgürlük ve yaşamın özü olan sadelik anlayışı.

Minimalizm tanım yıllar içinde değişime uğradıysa da özü aynıdır: Yaşamımız için hayati, olmazsa olmaz olan şeyleri belirlemek ve kalanını hayatımızdan çıkarabilme cesaretini gösterme sürecidir.

Minamlizm bizim için hayati olmayan şeylere karar verip hayati olan ve istediğimiz şeyleri yapmakta daha fazla zaman geçirebilme olanağı veren bir çerçeve sunar.

Less is more – Az daha fazladır

Minimalizm 2. Dünya savaşından sonra sanatta ve mimaride başlıyor. 1960’larda ve 1970’lerde güçleniyor. Aşırı basitliğin yayıldığı bir fonksiyonellik vurgulanıyor.

Sonra yaşamın bütün alanlarına yayılmaya başlıyor.

  • Yaşam tarzı
  • Beslenme
  • Günlük aktiviteler
  • Giyim – kuşam

İçinde yaşadığımız kapitalist sistem tabii ki, satamayacağı hiçbir şeyi içinde tutmak istemez. Minimalizm bir satış ve pazarlama haline de gelir kısa sürede.

Modada Calvin Klein bu minimalist anlayışma pahalı kıyafetler üretir.

Birkaç rengin baskın olduğu, az sayıda ama kaliteli, belli temel kıyafetlerden oluşan kapsül gardıroplar bir tarz olarak yaygınlaşır.

Sinemada Ingmar Bergman ve Abbas Kiorastami, düşük bütçeli, minimalist sinemacılar olarak bilinir.

Fiziksel ve ruhsal sadelik

Minimalizm, gerçekte ihtiyacımız olmayan şeylere sahip olduğumuzda bunların enerjimizi ve zamanımızı sömürdüğünü, mutsuz ve yorgun ettiğini söyler.

Minimalizm esasen eşyadan değil ihtiyaç olmayandan vaz geçmek/ kurtulmaktır.

Senin için gerçekten önemli olan ne?

doğal yaşam minimal hayat

Kapitalizm tabii ki özünde üretim araçlarının sahipliğinin belirlediği bir üretim ilişkileri modeli ama kendisini gösterdiği yer tüketim. Bu nedenle sistem her yerden satın almamız için bizi manipüle eder, en hafif tabiriyle gıdıklar.

Sahip olmazsan mutsuz olursun

Daha büyük bir ev, daha konforlu bir araç, daha çok kıyafet, aksesuar, ev eşyası satın alırsan;

  • Daha iyi bir yaşamın olur
  • Konforlu yaşarsın
  • Toplumda yüksek mevki/itibar kazanırsın
  • Fiziksel ve ruhsal doyum elde edersin

Eşya der ki:

  • Beni al
  • Havalı ol
  • Mutlu ol
  • Ayrıcalıklı ol
  • Keyifli ol

Oysa minimalizm insanı yüklerinden kurtararak mutlu eder.

İstifçilik yerine vazgeçebilme özgürlüğü

Aileden ya da yaşanan toplumdan gelen kıtlık/yokluk bilinci istifçiliğe neden olabiliyor. “Bir gün lazım olur, atma!” Bir tatil bölgesinde yaşamıyor ya da çalışmıyorsak tatile gittiğimizde klübe gidersek giymelik kıyafetler serisine ihtiyacımız yoktur belki de.

Bir yerden başlamak

Tüm sadelik ve doğal yaşam biçimlerinde olduğu gibi minimalizmde de özgürleşmek ve kendimize enerjimizi bizi gerçekten mutlu şeylere ayıracak alan açmaktır.

Sadeleşmek ve hayatımızı bizim için daha anlamlı olan şeylerle geçirmek niyetine girdiğimizde kendimize şu soruları sorabiliriz:

  • Bu eşyayı ne sıklıkta kullanıyorum?
  • Son bir yılda hiç kullandım mı?
  • İleride ne zaman lazım olabilir?

Bir yıldan uzun bir süredir kullanmadığımız eşyaların bize yük olduğunu fark edip ihtiyacı olanlara vererek veya satarak kendimize alan açabiliriz.

Hayatımızda karar vermemiz gereken şeylerini sayısını azaltıp kendimize daha çok zaman ayırmak böylece huzuru deneyimlemek.

  • Ne giyeceğiniz bellidir
  • Ev içi iş yükü azalır, temizlik daha kısa sürer
  • Boşluk ve ferahlık duygusu gelir
  • Finansal olarak rahatlarsınız
  • Daha az alışveriş yapar ve daha az tüketirsiniz
  • Seçilmiş arkadaşlarla daha keyifli ve derin ilişkiler kurarsınız
  • Nesnelere daha az bağımlı olduğunuz için özgür olursunuz
  • Daha az konuda karar vermek zorunda olursunuz ki bu da bizim için gerçekten önemli olan şeylere daha fazla zaman ayırabilmek demek.
  • Zihniniz kıyastan kurtulur.

Bu tüketim yarışında asla kazanmak mümkün olmadığından yarıştan çekilmek en iyisidir.

Sadeleşin ve sade kalın.

Eşyanın fonksiyonelliği ve multifonksiyonelliği

Eşyanın kullanılmak için başka bir eşyaya ihtiyacı olup olmadığı, satın aldığınız bir şeyin kullanılabilmesi için başka bir eşya satın almanız gerekmesin.

Manevi anlamı olan eşyalar, güzel eşyalar, iyi gelen eşyalar ve gerçekten ihtiyacımız olan eşyalar dışındakiler bize her anlamda yük olmaktan başka bir işlev taşımaz.

Doğal yaşam ve sürdürülebilirlik

Hayatın tüm gürültülerinden ruhu arındırmaktır doğal yaşam felsefesi. Arzuları ve ihtiyaçları doğru tanımlayarak fazlalıkları attığımızda geriye kalan şeydir hayatımız; abartısız, sade ve doğal bir yaşam. İnsanda, sözde, eşyada sadeleştikçe derinleşirsiniz. Yayılma durunca detaylar büyür ve güzelleşir.

Doğal yaşam biçimlerinin özünde aslında şu var:

Böyle, az eşya ile az şey ile de de yaşanabiliyormuş değil de “böyle daha iyi yaşanıyormuş.”

Konfor iştihası

Doğal yaşam anlayışı konfor ile ihtiyaçlar arasında bir fark bulmaya dayanır. Sistem bize konfor gibi görünen lüksleri ihtiyaç gibi sunar. Biraz sezgi ve yaşam bilgeliği aradaki farkı anlamamızı sağlar.

Konfor öldürür.

Halil Cibran’ın Ermiş şiirinde şöyle anlatılır konfor:

Evlerinizin içinde neler var? Ve sizin kapılarınızı kilitleyerek sakladıklarınız nedir?

İnsan kudretini ifşa eden huzur mu var?

Kafanın şahikalarını yaratmak için kemerleri üst üste yükselten hatıralar mı var?

İnsan kalbini; tahta ve taştan yontulan şeylerle mukaddes dağlara çeviren güzellikler mi var?

Anlatın bana, bunlar mı var evlerinizde?

Yoksa yalnız konfor mu ve konfor ihtirası mı, o bir eve sürüne sürüne girerek misafir gibi oturan, sonra ev sahibi gibi yerleşen, nihayet efendi kesilen hırsız mı var?

Hatta o hırsız, daha sonra bir eğitmen kesilir, kanca ve kırbaçla daha büyük arzularınızı kuklalaştıran bir varlık olur. Onun elleri gerçi ipekten, fakat kalbi demirdendir.

O, size uyumak için ninniler söyler ki yatağınızın başucunda durarak maddenin gösterişiyle övünsün.

O, sizin sağlam hasselerinizle istihza eder ve onları kırık çanaklar gibi dikenlikler içine atar.

Konfor iştihası, ruhun ihtiraslarını öldürür, sonra sırıta sırıta cenazesinde yürür.

Analitik psikolog Carl Gustav Jung da benzer şekilde ve biraz istihza ile çağımızın konforunun bireyi ve bireyler arasındaki ilişkileri nasıl etkilediğini anlatır:

“İnsan, kendi konforunu her zamankinden çok sevmektedir, çünkü çağımız, sinir zayıflığı, güçsüzlük ve rahat koltuk çağıdır, pencereye tırmanmak ve düellolar yapmak için güç kalmamıştır. “

Doğal yaşam insanın fabrika ayarlarına dönüştür.

Bu, ünlü Zen atasözünde örneklenmiştir:

“Aydınlanma’dan önce odun kesin, su taşıyın. Aydınlanma’dan sonra odun kesin, su taşıyın.”

Hamiyet Bayram

instagram hamiyet bayram hamiyetbayram1doğal yaşam yolu facebook logo

Hamiyet Bayram

HAMİYET BAYRAM - SİTE KOORDİNATÖRÜ Editör, Metin Yazarı, İçerik Geliştirici Güzel dünyamızın, tüm canlıların ve insanlığın kurtuluşu için bir fırsat olduğuna inandığım ve kendi hayatımda uyguladığım doğal tarıma ve doğal yaşam felsefesine bu sitenin tasarımını yaparak ve içeriğini geliştirerek de katkı sunuyorum. Edirne'deki bahçemde yaptığım doğal tarım ve doğal yaşam ile ilgili paylaşımlarımı genellikle Instagram hesabımdan yapıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu