Doğal BeslenmeDoğal YaşamGenelHayvancılıkMehmet TülüceYazarlar

Karbon Ayak İzi – Paris İklim Anlaşması

Mehmet Tülüce bu yazısında Karbon Ayak İzi ve Paris İklim Anlaşması konusundaki itirazları cevaplıyor ve karbon ayak izini azaltmak için bireysel ve toplumsal bazda yapılabilecekler konusunda önerilerini sıralıyor.

instagram hamiyet bayram hamiyetbayram1mehmet tülüce twitter mehmettuluce51

 

Karbon Ayak İzi Nedir?

mehmet tülüce karbon ayak izi hamiyet bayram

Karbon Ayak İzi, insan faaliyetlerinin sonucu olarak salınan, karbondioksit (CO2) cinsinden ölçülen sera gazlarının çevreye verdiği zararın ölçüsüdür. Sera gazları Karbondioksit, Metan, Nitroksit, Hidroflorokarbonlar, Perflorokarbonlar, Sülfür Heksaflorit, Ozon vs

Tüm bu gazlar doğada dengeli bir şekilde vardır fakat insan faaliyetleri ile bu gazlarda artış olmakta. bu artış ısınmayı artırdığı gibi tüm canlıları olumsuz etkilemekte. Dolayısıyla bu artışın kısıtlanması gerektirmekte. Fazla metan gazına maruz kalırsanız ölürsünüz mesela.

“Karbon ayak izi” ışıltılı AVM’leri aydınlatan elektriğin, mağazalarda satılan renkli giysilerin yol açtığı kirliliktir. Yani kapitalizmin yol açtığı doğa katliamıdır.

mehmet tülüce karbon ayak izi hamiyet bayram

Karbon ayak izi tarihi

Karbon ayak izi kavramı ve hesaplama yöntemi 1990’lı yıllarda çıktı fakat sanayi devrimi sonrası endüstrinin verdiği zararlar konusunda çalışılmış sürekli.

karbon ayak izi mehmet tülüce hamiyet bayram

Çevreyi koruma çalışmaları milattan önceye dayanır. Hititliler aşırı otlatmayı kısıtlamış ve yağmurlu havalarda meralara hayvan salınımı yasaklamıştır İslam peygamberi Medine’nin bir bölgesini doğal sit alanı ilan ederek ağaç kesimini yasaklamıştır

Rum suresi 42. ayeti, insan faaliyetleri sonucunda karada ve denizlerde bozulmalar olduğunda net bir şekilde ifade eder. Ve gene Kur’an, israfı, ihtiyaç fazlası tüketimi ve biriktirmeyi yasaklar. Peygamber de yüksek ve büyük bina yapanlar ile ilişkisini keser

Sanayi devrimi ile birlikte yaşanan kirliliğe karşı eş zamanlı olarak çevre hareketleri gelişmeye başladı 1869’da Deniz Kuşlarını Koruma Yasası çıkartıldı Üreme döneminde kuşların avlanması yasaklandı 1898 yılında Kömür dumanını azaltma topluluğu kuruldu

1855 yılında orman koruma kanunu çıkartıldı. İngiltere’de 1865’te Commons Preservation Society’nin kurulmasıyla başlayan hareket, sanayileşmenin tecavüzlerine karşı kırsal korumayı savundu. J.Ruskin, Muir ve Henry David Thoreau gibi entelektüeller doğaya dönüş tezini ortaya attı.

doğal yaşam yolu mehmet tülüce hamiyet bayram

 

1950 yılında tarımda kullanılan zehirlerin özellikle o dönemde çok yaygın olan (Monsanto’nun piyasaya sürdüğü) DDT’nin insan ve çevreye verdiği zararlar biyolog Rachel Louise Carson tarafından ortaya çıkartıldı. Bir süre sonra DDT tüm dünyada yasaklandı . Bizde 30 yıl sonra.

doğal yaşam yolu mehmet tülüce hamiyet bayram

1972’de, Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı Stockholm’de düzenlendi. İlk kez birden fazla hükumetin temsilcilerini küresel çevrenin durumu ile ilgili tartışmalarda birleştirdi. BM tarafından Çevre programı oluşturuldu.

1990’lı yılların başında Mathis Wackernagel ve ekolojist William Rees, ekolojik ayak izi kavramını ortaya atarak karbon salınımın hesaplanmasını formüle etmişlerdir, BP 2000’li yılında karbon ayak izini reklamlarında kullanarak meseleyi çarpıtmış kendini temize çıkartmıştır.

Karbon ayak izi kavramı ve hesaplama yöntemi 1990’lı yıllarda çıktı fakat sanayi devrimi sonrası endüstrinin verdiği zararlar konusunda çalışılmış sürekli.

Çevre ve doğa kapitalistlere bırakılmayacak kadar önemlidir!

Çevre ve doğa kapitalistlere bırakılmayacak kadar önemlidir. Onlar işin göstermelik tarafında. Doğayı en çok onlar kirletip yok ediyor diye karbon takibine karşı çıkamayız. Kötülüklerde yarışmayalım.

Dünyadaki kirliliğin ana sebebi kimyasal gübrelere ve zehirlere dayalı tarım modelidir. Mevcut tarım, toprağa, yeraltı sularına ve biyo çeşitliliğe zarar vermekte.

Çevre savunusunu baltalamak için ABD ve küresel şirketler dini ve milliyetçi guruplara fon akıtmaktadır. Çevrecileri kalkınma ve büyüme düşmanı ilan ederek şeytanlaştırmaktadır. Çevrecilik kapitalistlerin işine gelmiyor. Sonuçta tüketiminin azalması kapitalizme darbe vurmaktadır. “Karbon salınımı zararsız” diyenler bunu dikkate almalı.

Ayrıca karbon salınımı küresel ısınmadan ibaret değil. Su ayak izi de var. Doğanın yok okulu da söz konusu. Doğal tarımcının andüstriyel faaliyetleri savunması büyük çelişki olur.

Karbon vergileri yıllardır bir çok ülkede uygulanıyor zaten. Parası olan karbon vergisini ödüyor o vergi ile daha temiz enerjiye geçiş sağlanıyor. Yenilenebilir enerjiye teşvik veriliyor. Japonya bunu yıllardır yapıyor. Almanlar güneş ve rüzgarı teşvik ediyor. Güneş ve rüzgar da zarar veriyor fakat fosil enerji kadar değil.

BP’nin çevreciliği istasyonlarını yeşile boyamaktan ibarettir. Boyanız yeşil olunca çevreyi korumuş olmuyorsunuz. Bilakis her türlü sentetik boya çevreye zarar verir. Kapitalizm bir şeye sahip çıkıyor gibi yaparak olabildiğince doğayı ve temiz duyguları sömürür.

Din tüccarları da dini sömürür dini siyasete ve ticarete tahvil eder. Durum bu iken BP karbon ayak izinin tanıtımını yapıyor diye karbon salınımına zararları yok demek ahmakça olmaz mı?

Çevre savunusunu baltalamak için ABD ve küresel şirketler dini ve milliyetçi guruplara fon akıtmaktadır. Çevrecileri kalkınma ve büyüme düşmanı ilan ederek şeytanlaştırmaktadır. Çevrecilik kapitalistlerin işine gelmiyor sonuçta tüketiminin azalması kapitalizme darbe vurmaktadır.

Belli bazı kişiler şimdi de karbon ayak izinin takibine karşı çıkıyor. Kapitalistler bu tür insanları kullanarak çevre bilincini kırıyor.

mehmet tülüce karbon ayak izi hamiyet bayram
“Karbon salınımı yok” diyenlerin evlerinin önüne bunlardan birer tane yapmak gerek.

Karbon ayak izi ve komplo teorileri

Sürekli komplo teorileri üretenlerin çevrenin ve doğanın korunması konusunda bir eyleme katıldığına şahit olmadım. Bilakis “daha çok tüketelim, biz niye az tüketiyoruz” derdinde olan bu zihniyet bir bakıma kapitalist tüketim kültürünün kölesi gibidir. Durum bu iken BP karbon ayak izinin tanıtımını yapıyor diye karbon salınımına zararları yok demek doğru mudur? Komplo teorileri ile kapitalizmin tüketim ekonomisini savunmayın.

Kapitalist ülkeler karbon ayak izi takibi ile ilgili yaptırımlar yapıyor diye daha çok araç daha çok petrol mü kullanalım? Ne gibi kısıtlama var bu Paris İklim Anlaşması’nda? Örneğin kömür santrallerine filtre takılması yanlış mi? Köleliği biraz daha mı pekiştirelim? Kötülükte yarış olmaz. Karşı çıkmak yerine “önden buyur önce senden başlayalım “ demeliyiz. Uygulama yetersiz ayrıca, çünkü anlaşmada yaptırım yok. Paris Anlaşması’nda yer alan tavsiyeler yeni bir şey değil. Bu bilinci geliştirecek tavsiyeler her kimden gelirse gelsin desteklemeliyiz.

“Karbon gazlarının zararı yok” diyenlere biraz metan gazı yükleyelim bakalım sonuç ne olacak? Sera gazları doğada belli bir oranda dengeli bir şekilde vardır bu oranı artırırsanız sadece iklimi değil bitki ve canlıların yaşam döngüsünü de olumsuz etkilersiniz.

Paris İklim Anlaşması ile karbon ayak izi takibi ile salınım azaltılmak isteniyor, mevcudu azaltmak mümkün değil zaten. Eskiden kömür, doğalgaz, petrol santralleri mi vardı?

Din tüccarları da dini sömürür dini siyasete ve ticarete tahvil eder. İsrafla ilgili onca ayet var, suyun tasarruflu kullanılması ile ilgili onca hadis var.

Zaten yurtseverler havalarını kömür santralları kirletilmesine, barajlar ile rutubetin artmasına, topraklarının sular altında bırakılmasına direniyor.

karbon ayak izi mehmet tülüce hamiyet bayram

Uyuma sen de!

Vatandaşa bir yaptırımı yok bu Paris İklim Anlaşması’nın. Gıdada vergiler sürekli düşürülüyor. Daha temiz bir enerji, daha temiz bir doğa hedefleniyor. Uygulama yetersiz sadece. Kömür santrallerine filtre takılmasının, yürünecek yere yürüyerek veya bisiklet ile gitmenin nesi yanlış.

Ne demek çevrecilik bahanesi?

Açıkça çevrenin korunmasına karşıyım deyin daha iyi. Ergene nehrini dış güçler bu hale getirmedi. Akıl dışılığı bırakın.

İşin enteresan tarafı bu insanlar cambaza bak numarası yaparak küresel sermaye karşıtı gibi gösteriyor kendilerini. Kapitalizmi tüketim çılgınlığı ayakta tutmaktadır. Kömüre filtre takabilirsiniz ki zorunlu şu an. Ama en önemlisi tüketimi azaltmak. Bizler tüketime bu şekilde devam ettiğimiz sürece hem doğa bozulacak hem de kapitalizmin kölesi olacağız.

Türkiye henüz karbon salınımında o eşiğin altında. Türkiye’nin salınım payı çok düşük 0,64 paya sahip. ABD Çin Rusya Almanya başı çekiyor dolayısıyla şimdilik bizlik durum yok fakat artışı kontrol altında tutmamız gerekiyor.

Rüzgar kömürden daha temiz, güneş de öyle, yamaç barajları da. Ölü barajlar hariç.

Kapitalizm gölgesinde yatmadığı ağacı keser. Kapitalistler her değerin içini boşaltır ve istismar eder.

Doğa bizim kırmızı çizgimiz. Doğanın kirletilmesini savunanlarla aynı yerde olmuyoruz.

Bu anlaşmanın yaptırımı yok. Ayrıca Türkiye gibi ülkeleri şimdilik kapsamıyor çünkü salınım eşik altında. Daha çok gelişmiş ülkelere yönelik. Her ülke kendi kapitalistine söz geçirebildiği kadar.

Ben Paris İklim Anlaşması’ndan bir şey bekleniyorum fakat karşı çıkacak bir posizyonda da görmüyorum kendimi. Karşı çıkanları da samimi bulmuyorum. Biz kendimiz için doğru olanı yapalım sağlık açısından. Onlara karşı da direnelim.

Trakya’da doğalgaz çevrim santrali var santral yapıldıktan sonra çevresinde kabak yetişmez oldu. Civardaki köylüler eskiden çekirdeklik kabak üretimi yapardı. Bir kaç manyak komplocunun peşine takılmayın

Sizler komplo teorileri nedeniyle doğadaki işleyişten habersizsiniz, doğaya yapılan müdahalelerin etkilerini bilmiyorsunuz. Ben doğa gözlemcisi, doğal tarımcıyım. Bu gazların bitkilere verdiği zararı görüyorum ve yaşıyorum. Kızım sana mı gözüm sana mı inanacağım. Asit yağıyor santrallerin etrafında her yağışta. Enerji santrallarından çıkan gazlar, bir yığın gaz çeşidi var. Tarımda kullanılan kimyasal azotlu gübreler toprağı havayı ve su kaynaklarına zarar veriyor. Tabii ki karbon ayak izi var. Sera gazını fazla salarsanız iklimi olumsuz etkilersiniz.

Gaybı taşlıyorsunuz bilmediğiniz şeylerin peşinde koşup niyet okumayı bırakın. Endüstriyel faaliyetler neticesinde sera gazlarında artışlar var ve bu doğadaki dengeyi bozuyor. Allahtan korkun biraz. Doğada her şey bir denge içinde var olmuştur. İnsan eliyle doğada dengeler bozulmaktadır. Rum suresi 41 İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu. Allah hiç bir şeyi sebepsiz yaratmamıştır. Bildiğimiz ve bilmediğimiz hikmetleri vardır. Bize düşen yaratılmışlara sahip çıkmaktır. Yeryüzü senden ibaret değil. Allah’ın ayetlerini tahrip etmeyi kendine hak mı görüyorsun? Doğayı kirletmek hak mı? Doğaya, yeşile düşman tipik sağcı betonperestler Allah’ın ayetlerine savaş açıyor neredeyse.

Şirketler karşı buna. ABD gönülsüz imzaladı, son ana kadar direndi. Şimdi ise küresel şirketler rol çalıyorlar çevreci görünerek reklama dönüştürerek.

Çalışanlar zaten köle statüsünde istediği zaman tatile çıkamaz düşük gelirden dolayı yeterli beslenmiyor. Ayrıca yediğimiz et ve süt ürünlerinin hiç biri sağlıklı değil ve bu yeni bir şey de değil.

Size karbondioksitleri sıfırlayın diyen mi oldu artışını frenleyin diyorlar. Aracınız varsa eksozunun ucuna ağzınızı dayayın ve soluyun bakalım neler oluyor. Her şeyin fazlası zarardır. Karbon doğada vardır ve gereklidir fakat fazlası ve azı havadaki dengeyi ve iklimi bozar.

Ben sizler gibi karlı çıktığınız şirketlerin ürünlerini tüketerek o şirketlere sövmüyorum. Tüketmeyerek sövüyorum. Doğal yaşıyorum

Onların ürettiği ürünleri tüketiyorsunuz ve avukatlığın yapıyorsunuz.

Karbon ayak izi özellikle fosil yakıtların yanmasıyla ortaya çıkan sera gazlarının takibini içerir. Örneğin kömür santrallerine filtre zorunluluğu gibi, elektrik tüketiminin azaltılması gibi. Çünkü 1 AVM 10 bin konutun tükettiği enerjiyi tüketir. Fazla tüketene yüksek tarife uygulanmasını teşvik ediyor.

Doğayı olabildiğince sömürmek mi istiyorsunuz, derdiniz nedir ? Kime hizmet ettiğinizin farkında bile değilsiniz. Karbon salınımı zararsız diyecek kadar yoldan çıkmış olanlar var.

Her olayı komplo teorisine bağlayarak piyasa yapan sosyal medya fenomenleri var. Buğday ekili olanlarının binde 0.0006 oranında bir arazinin yanmasıyla kıtlık yaratılamaz insanlara yanlış bilgiler vermeyin. Tartışmamız gereken ihmallerdir, özensizliklerdir.

Her olayı dış güçlere, küreselcilere, faiz lobisine , PKK’ya, fetöye bağlayan bir güruh var. Bunlar gerçeği konuşmak istemiyor Oysa gerçeği konuşmazsak önlem alamayız. Taraftarı olduğumuz siyaset esnafının oyuncağı oluruz.

Yediğiniz içtiğiniz sağlıklı mı ?

Ekmeğimizi doğa karşılıyor, gölge etmeyin.

Bilim bir din değil ki inanayım.

Gören de sanır ki ortalık böcek kaynıyor.

Bende bir çalışma var son 150 yılda 0.5 derece artış var sıcaklıklarda. Sanayi devrimiyle başlayan bir hızlanma bu. Normalde 150 binde yılda olması gereken doğal süreç insan eliyle hızlanmış. Bu tüketim çılgınlığı sürerse daha da artacak

Yeni dünya düzenin sonucu bunlar. temeli 100 yıl önce atıldı şofben kullanmaya neden mecbur bırakıldık bunu sorgulayalım önce. Köylerin boşalması, şehirlerin doldurulması vs

Roğaya yapılan her müdahale ve salınım doğaya zarar verir. Biz havamızı suyumuzu toprağımızı temiz tutalım.

Karbon ayak izinin azaltılmasının zararı nedir ?

Termik santrallere filtre takılmasının ne sakıncası var?

Termik santrallere filtre takılsa (şimdi mecburi) daha az elektrik mazot tüketsek kime ne zararı var?

Aşıda para vardı bunda para yok sanayi yatırım yapanlara filtre arıtma gibi zorunluluklar getiriliyor. Fazla enerji tüketenlere daha pahalı tarife gibi önlemler bunun nesi kötü? Veya kömür yerine rüzgara güneşe ağırlık vermenin nesi kötü? Santrallerin bacasına filtre takılmasının bize ne zararı var?

Sanayicinin ürettiğini satın almazsanız kirlilik olmaz bu kadar basit bir denklemi çözemiyorsunuz. Çok tüketen tüketimden kaynaklı bedeli ödemeli. Sanayici her türlü vergiyi yansıtıyor tüketiciye. Önce tüketici az tüketecek. Devlet de sanayiciyi denetleyecek.

Karbon salınımı var ve sera gazları küresel ısınmayı artırıyor ve zararlı.

Ayrıca doğal tarımcı yerel standart tohum kullanır.

Karbon ayak izine endüstri lobisi itiraz ediyor. Herkes durduğu yeri sorgulasın. Sera gazları zararsız diyenler endüstri lobisine hizmet ediyorlar. Karbon salınımının azaltılmasından kim neden rahatsız olur ki. Dedikleri tek şey “kürselciler istiyor da ondan”. Karbon salınımını azaltırsan dünyayı değil önce kendi ülkeni kurtaracaksın. Termik santrallerine filtre takarsan daha az zehir sulayacaksın. Azotlu kimyasal gübreleri azaltırsan hem sera gazını azaltır hem de toprağını suyunu kurtarırsın. Amerika kirletti biraz da biz kirletelim diyen akıl muhakemesini kaybetmiş insanlar var.

Karbon salınımı azaltmanın neyi kötü dediğimizde cevap yok. Papağan gibi “dış güçler, küresel güçler” Daha az elektrik kullanırsan Ordu’nun dereleri kurumayacak. HES’için dere yatakları kurumayacaktı. 12 bin yıllık tarihi Hasankeyf sular altında kalmayacaktı. Gıda krizini dış güçler değil yöneticilerin çıkardı. Sadece Ilısu barajı için 300 bin dönüm tarım alanı sulara gömüldü.

Sanayi devriminden bu yana havamız, suyumuz, toprağımız kirletiliyor ve yok ediliyor. Sadece 2. Dünya savaşında 60 milyon insan öldürüldü. Karbon ayak izi yok demek çok cahilce.

Atatürk Barajı’nın kapladığı alan 817 bin dönüm. Cazibe ile suladığı alan 500 bin dönüm. Gerisini pompa ile basıyor. Pompa ile basacaktın madem neden bu barajı bu kadar büyük yaptın? Elektrik verimine gelince çok düşük kapasitenin % 25’i.

Sera gazlarının ısınmayı artırdığına dair bulgular var. Bu çalışmalar yeni değil. 150 yıldır yapılıyor. 0.5 derece artırmış. Normalde 150 bin yılda artması gerekirken (doğal artış).

Doğayı tahrip eden tüketim ekonomisini savunmayın.

Ayrıca karbon salınımı küresel ısınmadan ibaret değil yazdıklarım. Su ayak izi de var doğanın yok okulu da söz konusu. Doğal tarımcının Endüstriyel faaliyetleri savunması büyük çelişki

Her bölgenin kendine özgü doğal dengesi vardır. O dengeyi bozarsak ne oluyor görüyoruz.

Paris İklim Anlaşması orman alanların korunması meraların iyileştirilmesi denizlerin ve su kaynakların temiz tutulmasını tavsiye ediyor.

Saman da doyurur ama beslemez endüstriyel tarım ürünleri yeterli besin içermez. Diğer yandan benim zeytin verimim konvansiyonel tarım yapanlardan yüksek (1000 ağaçlık)

Bu konu tartışılacak bir konu değil. Fosil yakıtlar çevreyi her türlü kirletiyor ve azaltılmalı. Küreselcilerin destekleyip desteklemediğine göre duruş belirleyemeyiz. Zaten bu konuyu işleyen fenomenler, yazarlar doğa karşıtı.

Her ülke farklı uygulama yapıyor. Türkiye örneğin karbon vergisi koymayacak, emisyon vergisi koyacak. Diğer yandan gıda güvenliğini riske edecek uygulamalar konusunda ülkeler uyarılmış. Meralarınızı ıslah edin deniliyor. Biyoçeşitliği artırın deniliyor. Bunun nesi yanlış?

Farkında olmadan küresel endüstri lobisine alet olmayın. Havaya salınan sera gazları son 150 yılda küresel ısınmayı 0.5 derece artırmıştır. Normalde 150 bin yılda olması gereken bir durumdu.

Paris İklim Anlaşması yetersiz bir anlaşmadır, daha sıkı tedbirler alınması gerekir.

Doğaya en çok zararı veren kuruluşlardan biri de enerji bakanlığıdır.

Hasankeyf’te yapılan baraj için 300 bin dönüm tarım alanını sular altında bıraktı DSİ

Enerjinin tasarruflu kullanılması konusunda enerji bakanlığı kurulduğu gündem beri benzer tavsiyelerde bulunur. Yeni bir şey değil. Bizler de burada her zaman enerjinin tasarruflu kullanılmasını savunduk. Bu tavsiyeleri dış güçlere küresel güçlere bağlamak tuhaf.

Tabii bu konuda bu tavsiyede bulunanların öncelikle bu tasarrufa uyması gerekir. 24 saat ışıkları yanan saraylar yapmaması gerekir. Tek koltukta yolculuk yapmak varken 6 uçak eşliğinde geziler yapmaması gerekir. Yüzlerce lüks araçlık konvoylar ile itibarı israf etmemeli.

Ormanlar karbon yayıyor (!)

(:u haberin içeriğini saklayarak doğa savunucularını itibarsızlaştırmak için kullanabilirsiniz. Haberin özeti şu “karbon gazları o kadar arttı ki çıkan yangınlardan dolayı salınan karbonu seyrelmiş ormanlar emmekte yetersiz kalıyor ve salıyor.”

Ormanlar yaydığı karbonu emer. Bir iki saçma iddiadan kendinize haklılık payı çıkartmayın. İyi okumamışım raporu. Öyle bir şey yazmıyor Ormanlar seyreldi. O kadar çok karbon salınımı var ki eskisi gibi çıkan yangınların karbonunu ememiyor zenginleştirin diyor rapor. Gazete başlıklarını okuyarak ve işsiz kalan komplocuların dezenformasyonuna itibar etmeyin.

Haberde suçlanan ağaçlar değil. Ağaçları kesenler ve yangınları çıkartanlar ve orman alanlarının korunmasına çağrı yapılıyor. Pislik herifler bu haberi dahi çarpıtıyorlar. Karbon gazları karbondioksitten ibaret değil ayrıca.

Rapor ormanları koruyun zenginleştirin soya ve mısır içim kesip tarım alanı yapmayın diyor . Ormanlar zayıfladığı için yangın sonucu çıkan karbonu yutamıyor diyor. Ormanlar zayıfladı güçlendirin diyor rapor.

Haberin başlığı ile içeriği çok Farklı tam aksine ormanları koruyun yangınlara karşı diyor seyrelen ormanlar karbonu yeterince ememiyor yangınlardan dolayı ve artan karbonu ememiyor diyor.

karbon ayak izi mehmet tülüce hamiyet bayram

Kapalı hayvancılık ve et tüketimi

Yapay etin maliyeti çok yüksek, zaten bunlar da yapay sayılır.

Mevcut hayvancılığı küreselcilerin yürütüyor spermler İsrail’den aşılar fayzırdan antibiyotikler Bayern’den mısırlar monsantodan yemeye devam edin.

Bağlı hayvancılık zararlı ama metan gaz salınımı yediği fabrika yemlerinden ve hareketsizlikten dolayı otlayan hayvanların 4 katı gaz çıkartıyor metan gazı en tehlikelisi. Etçil hayvanlar otçul hayvanların 10 katı tüketiyor. 1 kg et için 10 kg tahıl yemesi gerekir. Hesabı doğru yapmak lazım. Bitkisel üretim bu kadar hayvanın ihtiyacını karşılamıyor artık. Artan nüfus artan et talebi. Yakında ekmek bulduğumuza şükreden hale gelebiliriz. Bir de karbon salınımı zararsız diyen endüstriyel sığır ve tavukçuluğu dolaylı yoldan savunanlara da kapalıyım. Et olsun da nasıl olursa olsun diyenlere de cevap yoktur. Doğanın korunması kırmızı çizgimizdir.

Paris İklim Anlaşması’nda yapay etle alakalı bir öneri yok. Mera alanlarının ıslah edilmesini kapsıyor anlaşma. Yapay et nereden çıktı?

Yapay et budur. Buzağı, oğlak, kuzu daha anasının karnında iken ishal olmasın diye antibiyotik veriliyor Her yıl 4-5 aşı yapılıyor. GDO’lu mısır ve soya ile besleniyor. Annesinden doğar doğmaz ayırıyorlar, anne sütünden yoksun büyüyor. Gün yüzü görmüyor.

karbon ayak izi mehmet tülüce paris iklim anlaşması hamiyet bayram

“Mera ıslah çalışmaları yürütülmesi – Gübrenin kontrollü kullanımı ve iyi tarım uygulamaları – Minimum toprak işleme metotlarının desteklenmesi” bunun nesi yanlış? 1 kg et yemek için 10 insanı doyuracak tahıl yediriyorsun hayvana insanlığın rızkını çalıyorsun. Bir dönüm yonca için 40 ton su kullanılıyor. Paris İklim Anlaşması‘nda mera hayvancılığından değil endüstriyel hayvancılıktan bahsediyor. Dünya ormanları ne yazık ki kendi boku üzerinde yatan, toprak, güneş görmeden, hareket etmeden yetiştirilen hayvanlara yem yetiştireceğiz diye yok ediliyor.

Paris İklim Sözleşmesi’nde meraya dayalı hayvancılığı geliştirin, meraları ıslah edin deniliyor. Onların azaltın dediği bağlı hayvancılık, kapalı çiftlik hayvancılığı. O hayvanları doyurmak içim GDO’lu mısır yetiştiriliyor, kimyasal gübreler toprağa boca ediliyor, zehir sıkılıyor. Aradaki bağı kurmak gerek. Et sevebilirsiniz ama o hayvanları doyurmak için toprağa, havaya zehir atamazsın, suyunu kirletemezsin. Bu dünyada bir tek sen yaşamıyorsun. İnekler dolaylı olarak kirletiyor yani kapalı ortamda beslenen (fıtrata aykırı işletmecilik) sığırları beslemek için yapılan tarım, toprağı, havayı suyu kirletiyor. Bu bağı kurmanız gerekir.

Doğal beslenir, aşırı otlatılmazsa zararı olmaz. İneklerden çıkan gaz meselesi işin karikatürize edilmesi. Sorun ineklerden çıkan gaz değil, inekleri doyurmak için yapılan mısır ve soya tarımında kullanılan yüksek miktardaki kimyasal gübreler ve zehirler.

Paris İklim Anlaşması ile karşı çıkılan sağlıksız endüstriyel hayvancılık. Az et tüketirsek ölmeyiz. Ki o etler zaten endüstriyel et. Kapalı ahırlarda, kafeslerde yetişen etleri yememek lazım zaten. Kapalı ortamda beslenen etleri yemeyin. Daha buzağı anasının karnındayken aşılanıyor, antibiyotik vuruluyor. Ben bırak böceği sığır eti dahi yemiyorum. Bu şekilde alacaklarsa almasınlar daha iyi. Otlayan inek yoğurdu, otlayan tavuk yumurtası bulursan al ye. Ben sığır eti yemiyorum diye kürselci oluyorum siz ise Monsanto’nun GDO’lu mısırı ile beslenen Bayer’in antibiyotiği ile ayakta duran Pfizer aşılı sığır etlerini yiyerek yerli ve milli oluyorsunuz, öyle mi?

Yetersiz olması farklı bir şey. “Kimyasal gübreleri azaltın” deniyor Paris İklim Anlaşması‘nda. Karşı mı çıkalım?

Mevcut hayvancılığı savunamayız.

karbon ayak izi mehmet tülüce doğal tarım hamiyet bayram

Karbon ayak izini azaltmak için

‘Karbon Ayak izi’ işte bu! Enerji Bakanlığı kısıtlama bildirisi:

Kısa mesafelerde yürüyün veya bisiklet kullanın.  Saçınızı kurutma makinesi ile değil havlu ile kurutun. Banyoya kum saati koyun, 4 dakikadan fazla duş almayın. Asansöre binmeyin, merdivenle çıkın.

Bu tavsiyelerin tamamı yerindedir. Enerjiyi tasarruflu kullanmalıyız. Petrolde ve Kömürde dışa bağımlısın ve kirletici barajlar tarım alanlarını sular altında bırakıyor ve havanın rutubetini artırıyor dolayısı ile bitki zararlılarını çoğaltıyor.

Yürümek sağlıklıdır.

Doğru kimden gelirse gelsin doğrudur. Karşı çıkmak ahmaklık olur.

Tüketim kısılmak zorunda. Kapitalist tüketimin esiri olmayacağız. Az tüketerek hem çevreyi hem cebimizi koruyacağız.

Vatandaş tüketimini kısıtlarsa kapitalistler var olabilir mi israftan gösterişten uzak durursa? Önce bireylerden başlamak gerekir. Elit kesimi var eden halkın tüketim çılgınlığıdır. Sen almazsan ben almazsan kime satacaklar ?

Ayrıca şehirden uzaklaşmak ve yaşadığın alanı şehirlilelerin talanından korumak da mümkün. Direniş şart. Özel araçlar yeryüzünü kirletmekte, doğal kaynakları tüketmektedir. İnsanlığın az seyahat edeceği bir dünya inşa etmemiz gerekir.

Topyekün tedbir alınmalı.

Bu suyu kirleten dış güçler mi?

mehmet tülüce karbon ayak izi hamiyet bayram

Kapitalizm tüketim üzerine kuruludur. Sen tükettiğin sürece onlar var olmaya sen ise onlara köle olmaya devam edeceksin. Kapitalistlere hem söverim hem de onların malları için geceden kuyruğa girerim diyorsunuz. Bir bankayı bırakıp diğer bankaya geçmek bir duruş değildir. Tüketimi kısmak için ne yaptın, kapitalistlerin müşterisi ve onları zengin eden uzaylılar mı?

Tüketim artıkça haliyle üretimde artıyor üretim artıkça enerji kullanımı da artıyor bu bir zincir.

Büyükbaşların ürettiğini kim alıyor?

Komplo teorileri ile gevezelik yapacağınıza çözüm üretin, alternatif yaşam modeline geçin. Hiç yapamıyorsanız az tüketin gösteriş ve israftan kaçının. İhtiyacınız dışı eşyalar almayın. Lüksten ve aldatıcı konfordan kaçının.

Düşük güçlü araç kullanmalı, yürünecek mesafelere yürünmeli, şartlar uygunsa bisiklet kullanmalı, mümkün olduğunca toplu taşıma tercih edilmeli, demiryolu varsa trene binmeli. Yakın mesafede üretilen ürünler, ambalajsız gıdalar tercih edilmeli.

karbon ayak izi mehmet tülüce hamiyet bayram

İhtiyacınızdan büyük evler yaptırmayın. Spot lambalar kullanmayın. Tasarruflu ampul kullanın. AVM gibi aşırı elektrik tüketen çarşılardan alışveriş yapmayın (1 avm 10 bin konutun tükettiği elektriği tüketiyor).

“İtibardan tasarruf olmaz” diyen, ışıltılı saraylar yaptıran, 6 uçak dolusu eşya ile seyahat eden liderleri desteklemeyin. Demiryolu yaptırmak varken karayollarına yatırım yapanlara karşı çıkın. Bağınızıx bahçenizix yaşam alanınızı kirletici endüstriyel faaliyetlere karşı direnin.

Mümkün olduğunca büyükşehirlere yerleşmeyin. Gökdelenlerde oturmayın. İşyerinize yakın evlerde oturun, çocuklarınızın okulunu evinize en yakın olanı tercih edin. Hazır gıdalardan uzak durun. Eve getir paket servisler yerine yemekleri evinizde hazırlayın.

İmkanı olanlar toprak alsın ve kıra yerleşsin. Marketi bahçesine kurarak tüm gıdasını kendi toprağından karşılasın. Şebeke elektriği yerine enerjisini güneş ve rüzgardan karşılasın. Elektrikli ev aletlerini mecbur olmadıkça kullanmasın, kullanılırsa da tasarruflu olanı kullanılsın.

Bir eşya eskimeden değiştirmeyin. “Modası geçti” diye kullan at yapmayın. Modayı takip ederek kapitalist tüketim ekonomisine esir olmayın. Modacılara kanmayın. Eskimolara buzdolabı satan kapitalistlerin tuzağına düşmeyin.

Gerçek ihtiyaçlarınızı sorgulayın!

Kapalı koşullarda yetişen taşımalı yemlerle beslenen hayvanların etlerini ve sütlerini tüketmeyin. Kapalı şartlarda beslenen hayvanlar merada otlayan hayvanların 4 katı metan gazı salıyor. Daha önemlisi onları beslemek için korkunç derecede enerji harcanıyor. Mazot, gübre vs. Kapalı hayvan beslenmesinde mısır ve soya başı çeker. Mısır yetiştiriciliğinde dekara 12 litre mazot gidiyor. Sulaması pompası elektriği, tarladan çiftliğe taşıma, yem makinesinde karıştırılması, ahır içi dağıtım, sulu gübrelerin başka bir araziye traktörle taşınması gibi uzar gider.

Ayrıca, mevcut et tüketimini doğal yollarla karşılamak mümkün değil.

Aşıya, GDO’ya karşı ama aşılı GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların etlerini lüb lüb götürüyor adamım. Aşıya karşı ama aşılı GDO’lu etleri lüp lüp götürüyorlar.

Ben asit yağmurlarının (sera gaz kaynaklı) ne olduğunu ürünlere verdiği zararı gözlerimle görmüş biriyim. Karbon ayak izi yok diyenleri anlamıyorum.

19 bin köy okulu kapatılmış. Köyleri tekrar yaşanabilir duruma getirmek lazım. Taşımalı eğitim, taşımalı sağlık gibi uygulamalara son verilmeli.

1 dekar serayı ısıtmak için 4 ton yüksek kalorili kömür kullanıldığını bilin ve sera ürünleri tüketmeyin. Her şeyi mevsiminde tüketin. Kimyasal gübreler ile şişirilmiş gıdalardan uzak durun.

Ambalajların doğaya verdiği zarar çok büyük. Raf ömrünü uzatıcı, kıvam verici aromalar, glikoz vs tüm bunların olumsuz etkilerini yok sayamayız.

Küresel dış güçler sloganı atarak emperyalizme ve onun sömürü modeli kapitalizme karşı koyamazsınız. Doğal yaşama dönmediğiniz sürece hangi sistem içinde yer alırsanız alın sömürülecek, ezilecek ve köle gibi çalıştırılacaksınız.

Sistemin dışına çıkmadan kurtuluş yok!

Mehmet Tülüce

instagram hamiyet bayram hamiyetbayram1mehmet tülüce twitter mehmettuluce51

 

Mehmet Tülüce

MEHMET TÜLÜCE - 1957 yılında Adana’da çiftçi bir ailenin çocuğu olarak doğan Mehmet Tülüce ilk ve ortaöğrenimini aynı şehirde yaptı. Kamu yönetimi ve İktisat alanlarında yüksek öğrenimini tamamladı. Toprakla bağını her zaman koruyan Mehmet Tülüce bir süre kamuda denetmen olarak çalıştı, daha sonra da tekstil sektöründe kendi firmasını işletti. 2011-2019 yılları arasında Kırklareli’ndeki çiftliğinde mera hayvancılığı yapan Mehmet Tülüce 2019 yılından bu yana Osmaniye'deki bahçesinde doğal tarım uyguluyor, doğal yaşam felsefesini hayata geçiriyor, ücretsiz eğitim ve danışmanlık veriyor. Çeşitli sosyal medya ortamlarına konuk olarak bilgisini ve deneyimini paylaşıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu